Lübnan’da yaşayan Türkmenler yüzyıllardır dillerini yaşatmışlardır.

İsrail ordusunun Lübnan’a yönelik saldırılarından diğer tüm gruplar gibi Lübnan Türkmenleri de etkileniyor. Türkmenlerin Hıristiyan ve Şiilerle birlikte yaşadığı Bekaa Vadisi’ndeki Duris köyü de İsrail bombalarının hedef aldığı yerler arasında yer alıyor.

Bekaa Vadisi ve Trablus’ta yaşayan Türkmenlerin sayısı on binlere ulaşıyor.

Lübnan’daki Türk varlığının çok eskilere dayandığı biliniyor. Bugün çoğunluğu ülkenin kuzeyindeki Akkar ve Trablus kentleri çevresindeki köylerde ve Beka Vadisi kentlerinde yaşayan Türkmenlerin sayısı on binlere ulaşıyor.

Sayıları bulundukları bölgelerin nüfusuna göre az olmasına ve Arapların yaşadığı yerleşim yerleriyle çevrili olmasına rağmen Lübnan Türkmenlerinin çoğu hala Türkçe konuşmaktadır.

Ülkenin kuzeyindeki Kavaşra köyü ile doğuda Beka Vadisi’ndeki Baalbek kasabası yakınında bulunan Duris, Hadidiyye, Nanaiyye, Addus ve Şehiymiyye gibi köylerde yaşayanlar arasında hala göç etmeye devam edenler var. canlı olarak kendi lehçelerinde Türkçe konuşuyorlar. Bazı Türkmen köylerinde Türkçe unutulmuş, Arapça tamamen konuşulmaktadır.

Bulundukları bölgeleri Türkçe kelimelerle adlandırırlar.

Kuzey Lübnan’ın Türkçe adı Göçerli olan Kuveysra köyünde yaşayan Türkmenler, yaşadıkları bölgedeki toprakları “orman”, “karpuzların yeri”, “bağlık”, “karşı taraf” gibi Türkçe isimlerle adlandırıyorlar. “hacıbaba” ve “güney”.

Bu köyde yaşayan bazı Türkmen ailelerin isimleri “Karanuhlu”, Karaalili”, “Doğanlar”, Ekinler”, “Karahametli”, “kadınlı”, “Göceli” ve “Özdemir” gibi Türkçe kelimelerden oluşuyor. Kuveyt köyü, ülkenin kuzeyindeki Türkmen köyleri arasında halen Türkçe konuşulan tek Türkmen kasabası olarak öne çıkıyor.

Bekaa Vadisi’ndeki Baalbek kasabası yakınlarında yaşayan Karakoyunlu Türkmenlerinin “oba” adını verdikleri köylerde yaşayan Türkmenlerin tamamı halen Türkçe konuşmaktadır.

Suriye ile Lübnan arasındaki bölgelerde uzun yıllar kürklü çadırlarda göçebe olarak yaşayan ve geçimini hayvancılıktan sağlayan Karakoyunlu Türkmenleri, yaklaşık 60 yıl önce göçebe yaşamlarını bırakıp Lübnan’ın Bekaa Vadisi bölgelerine yerleştiler.

Zengin bir sözlü kültüre sahip olan Türkmenler, kendilerine özgü ağızlarıyla söyledikleri türküler ve şiirlerini yüzyıllar boyunca ağızdan ağza aktararak günümüze taşımışlardır.

Ancak günümüzde artan okullaşma ve Lübnanlı Araplarla entegrasyon nedeniyle bu sözlü gelenek yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Geleneğin son temsilcileri

Oba dedikleri yerlerde yaşayan bazı Türkmenler, çocuklarına bu türküleri öğretmeye çalıştıklarını ve kendilerinin bu geleneğin son temsilcileri olabileceklerini söylüyor.

Türkmence konuşanlara “Obaççı” diyen Bekaa Vadisi Türkmenleri, Duris, Şeymiye, Hadidiye, Addus, Nanaiyye ve Meşari Al Kaa olmak üzere 6 farklı yerleşim yerinde yaşıyor.

Karakoyunlu boyuna mensup olduklarını iddia eden Türkmenlerin nüfusu burada 10 bin civarında. Lübnan’da Bekaa Vadisi dışında yaşayan Türkmenler Karakoyunlu boyuna mensup değil. Diğer bölgelerde yaşayanları da hesaba katarsak Lübnan’daki Türkmenlerin sayısı 40-50 bine ulaşıyor.

Bekaa’nın Karakoyunlu Türkmenleri buna Türkçede “Nasılsın?”, “Ne yapıyorsun?”, “Kaç yaşındasın” yerine “Obaççı” diyorlar. “Nicar Yaşamın” yerine “tu?”, “Tat” yerine “Arap”, “Arapça” yerine “Tatçili”, “Oabaççi Consultir?” “Türkçe biliyor musun?” yerine “Türkü söyle” yerine “Türkçe gözyaşı” kullanılıyor.

Unutulmaya yüz tutan türküler ve şiirler kayıt altına alınıyor

Bekaa’da yaşayan Karakoyunlu boyuna bağlı Türkmenler evlerinde ziyaret edilerek unutulmaya yüz tutmuş bazı türküler ve şiirler kayıt altına alındı.

Hadidiye köyünde yaşayan 62 yaşındaki 7 çocuk babası Ammar Kenco, atalarından duyduğu bu türküleri seslendiren son neslin temsilcilerinden biri.

“Bu türküleri asla unutmayacağım; babamdan duydum, ezberledim.” Kenco, şöyle konuştu: “Eskiden hep Obaççi (Türkçe) konuşuyorduk ama artık kampa Arapça girdi. Bazı çocuklar Türkçeyi anlıyor ama konuşamıyor. Eskiden büyüklerimiz zamanında Arapça bilmiyorlardı. Kampta hep Obaççi (Türkçe) konuşurlardı.” dedi.

Kenco, geçmişte evlilik yoluyla kabilelerine gelen bir Arap gelinin, zamanla Türkçe öğrendiğini söyledi.

Türkiye’yi görmek istiyor

Türkiye’ye hiç gitmediğini ancak görmek istediğini belirten Lübnanlı Türkmen Kenco, bu isteğini şivesiyle şöyle dile getirdi:

“Eğer Allah bana bir yol açar ve hayatıma şifa verirse, bir anlığına Türkiye’ye giderim, geri kalanı için ölürüm. Eğer orada ölürsem, beni oraya gömsen daha iyi olur.”

Torunlarına türküler öğretiyor

Bu sözlü geleneğin son temsilcilerinden bir diğeri de Duris köyünden 73 yaşındaki Asriye Görli’dir.

Köyün hemen dışındaki evinde iki kızıyla birlikte mütevazı bir hayat yaşayan 9 çocuk annesi Asriye Teyze, annesini erken yaşta kaybetti. Babasının daha sonra yeniden evlendiğini belirten Asriye Teyze, bildiği tüm türküleri üvey annesinden öğrendiğini söyledi.

Çocukları ve torunlarının hala kendi aralarında Türkçe konuştuğunu belirten Asriye Teyze, geçmişte kamplarındaki büyükler dışında kimsenin fazla Arapça bilmediğini ancak zamanla Arapça öğrendiklerini söyledi.

Torunlarına türkü öğretip öğretmediği sorulduğunda Asriye Teyze, “Evet ama gülüyorlar.” “diye gülümseyerek cevap verdi.

“Türk türkülerini ebemden ve dedemden öğrendim”

Şeymiye köyünden 43 yaşındaki Rafa Ramazan, “Bunu ebemden ve dedemden öğrendim” dedi. Son kuşaktan olup türküler söylüyor.

Kendi özgün Türkçeleriyle diyorlar ki: “Akşam yiğit adamlar yanıma gelir, oturur böyle şarkılar söyleriz.” Ramazan, Bazan ailesinin evinde toplanan Türkmenlere, yakınlarına ve köylülere şu türküyü seslendirdi:


“Bel çevresinde pembe kuşak


Göllerdeki sular dalgalanıyor


Kalbim senin içinde


“Gökyüzü sizin elinizde”

“Biz babalarımızdan, dedelerimizden öğrendik.” Artık çocuklarına bu türküleri öğretmeye başladığını belirten Ramazan, şöyle konuştu: “Evde eşinize bu türkülerden hangisini söylüyorsunuz?” Soruya güldü ve “Sana espriyi de anlatacağım” dedi. Cevap verdi:

Dillerinde Kıpçak Türkçesi özellikleri daha baskındır.

Lübnan Türk lehçeleri üzerine saha çalışmaları yürüten ve bu konuda kitap ve çok sayıda makale yayınlayan Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi öğretim üyesi, Türkolog Prof. Özgür Kasım Aydemir, yaptığı açıklamada Lübnan’da tek bir homojen Türkmen lehçesinden bahsetmenin mümkün olmadığını söyledi.

Dil verilerine de yansıdığı üzere Lübnan’da Türkçeye ait birçok dil adasının bulunduğunu belirten Aydemir, Lübnan’daki en eski Türk varlığının Bekaa Vadisi’nde olduğunun söylenebileceğini kaydetti.

Bekaa Türkmenleri arasında Kıpçak turkuaz özelliklerinin hakim olduğunu belirten Aydemir, dil verilerine göre Lübnan’ın Akkar ve Trablus gibi diğer şehirlerindeki Türkmenlerin de Oğuz sayıldığını söyledi.

Aydemir, Bekaa Vadisi’ndeki Kıpçak kökenli Türkmenler için kendilerine “Kagara Koyunlu” adını veren Karakoyunluların, 950 yıl önce yazılan Divânu Lügâti’t-Türk’te Kıpçak dilinin karakteristik verilerini ve söz varlığını koruduklarına dikkat çekti. Bu da Türkçe açısından çok değerli.

8. yüzyılda başlayan Lübnan’daki öncü Türk yerleşiminin Bekaa Vadisi’nde bulunduğunu, Türklerin gerçek nüfus yoğunluğunun Moğol istilasından geri çekilmesinin ardından Anadolu’dan gelen Türkmen kafilelerine ulaştığını belirten Aydemir, şöyle konuştu: “Çok dikkatli bir şekilde ifade etmek gerekirse, Lübnan’daki Türk varlığı Anadolu’dakiyle çağdaştı.” “Öyle olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.

Akkar ve Trablusgarp civarında yaşayan Türkmenlerin dilsel verilerinin çok değerli olduğunu kaydeden Aydemir’e göre, özellikle Bekaa Vadisi’ndeki Kıpçak özelliği taşıyan Türk yerleşimlerinde arkaik (antik) dilsel veriler ve sözlü tarih içerikleri “bir zenginliğe sahip” kültürel kimliğin eski ve nadir verilerini içeren”. mal sahibi.

Türkolog Aydemir, “Bunu çoğunlukla orta yaşlı kişilerin derlediği dil özelliklerinden anlıyoruz. Sahadaki sözlü tarih verilerinin kaynakları desteklemesi, kültürel çalışmalar açısından da bir değer teşkil ediyor.” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir